Get Mystery Box with random crypto!

Sαℓαƒy

لوگوی کانال تلگرام salafyy — Sαℓαƒy S
لوگوی کانال تلگرام salafyy — Sαℓαƒy
آدرس کانال: @salafyy
دسته بندی ها: نقل قول ها
زبان: فارسی
مشترکین: 998
توضیحات از کانال

➥ ɪ̇ᴍᴀᴍ ᴀʜᴍᴇᴅ ʀᴀʜɪ̇ᴍᴀʜᴜʟʟᴀʜ ᴅᴇᴅɪ̇ ᴋɪ̇;
ʙᴇɴ ᴋᴀʙʀᴇ ɢiʀiɴᴄᴇʏᴇ ᴋᴀᴅᴀʀ iʟiᴍ ᴛᴀʟᴇᴘ ᴇᴛᴍᴇʏᴇ ᴅᴇᴠᴀᴍ ᴇᴅᴇᴄᴇğiᴍ.
📜 ᴀʟ'ᴀᴅᴀʙᴜ'ş-şᴀʀ'iʏʏᴀʜ; 2 / 53

Ratings & Reviews

2.00

3 reviews

Reviews can be left only by registered users. All reviews are moderated by admins.

5 stars

0

4 stars

0

3 stars

1

2 stars

1

1 stars

1


آخرین پیام ها 4

2021-11-02 13:52:50
"Korkaklık hayatını uzatmaz ve cesurluk hayatını kısaltmaz.
Ya kaybedenler gibi ölürsün yada aslanlar gibi."


Şeyh Enver el-Evlaki (رحمة الله عليه)
185 viewsedited  10:52
باز کردن / نظر دهید
2021-10-27 13:33:05 Kaldı ki maaşlar versinler!
Elbette ki hayır!
Bu kelimeleri her kim bu şekliyle, ister minberlerde ister minarelerde isterse başka hangi mekânda olursa olsun, söylerse muhakkak ki o kimsenin sonu ya ölümdür ya hapistir ya da sürgündür. Hatta bir kimse bunu bu şekilde açıkça ilan etmez, fakat buna kalbiyle inanırsa işte o kimse bile tağutların nazarında iyi olmayan bir vatandaş, hatta bir terör unsurudur.
Oysa Lâ ilâhe illallah kelimesi bu manayla söylemeksizin ve bu manayla amel etmeksizin söyleyen kimseye -velev ki günde binlerce kere tekrarlayıp dursun hiçbir fayda sağlamaz.
395 views10:33
باز کردن / نظر دهید
2021-10-27 13:33:05 İLAH KELİMESİ VE
BUNUNLA İLGİLİ ÖRNEKLER

 
Bu meselenin daha açık ve anlaşılır olması için bazı örnekler verelim:
Allah-u Teâlâ içkiyi kesin bir şekilde haram kılmıştır. Buna göre bir yönetici çıkar ve haram olduğunu bilmesine rağmen içkinin içilmesini serbest bırakır, satılmasına izin ve-rirse işte o kimse Allah-u Teâlâ'nın bir haramını helal kılarak haddini aşmış, böylece kendisini Allah-u Teâlâ'dan başka bir ilah makamına getirmiştir. Velev ki Müslüman olduğunu, oruç tuttuğunu, namaz kıldığını, haccettiğini iddia etmiş olsun yine de tağut olmuştur.
Bu kimsenin reddedilmesi, tekfir edilmesi, ondan uzaklaşılması ve onunla savaşılması gerekir.
Her kim bu kanunlarında o kimseye itaat eder veya yardım eder ya da onu tekfir etmez ve ondan uzaklaşmazsa o kimseye ibadet etmiş ve açık bir şekilde:
"Sen benim ilahımsın" demese bile onu Allah-u Teâlâ'dan başka bir ilah edinmiştir. 
Her kim böyle yaparsa "la ilahe" nin manası kendisinde henüz gerçekleşmemiştir. Velev ki diliyle "Lâ ilâhe illallah"ı söylese, oruç tutsa, namaz kılsa, haccetse, Müslüman olduğu-nu iddia etse bile Allah-u Teâlâ'nın razı olduğu İslam’a teslim olmamış ve Müslüman olmamıştır. Zira o kimse Lâ ilâhe illallah’ı tüm manasıyla hayatında gerçekleştirmemiştir.
Oysa La ilahe'nin manasının içine; tağutları tekfir etmeyenleri tekfir etmek, onları reddetmek, onlardan ve tapındıklarından uzaklaşmak da girer.
Bu sebeple sadece tağutların tekfir edilmesi, onların reddedilmesi yeterli değildir. Bununla birlikte onları tekfir etmeyenleri ve-ya onlara yardım edenleri ya da onlara razı olanları da tekfir etmek ve onları reddetmek de gerekmektedir.
İçinde bulunduğumuz şu zamanda Lâ ilâhe illallah kelimesi artık manası, gerekleri ve yüklediği sorumluluklar bilinmeksizin sadece bazı kelimelerin dilde tekrarlanmasından başka bir fayda vermiyor. Oysa bu kelimeye şehadet eden kimsenin hayatında onu tam olarak tatbik etmesi gerekir. Böyle olmazsa, bu kelimeyi manasını bilmeksizin sadece bir lafız olarak söylemek veya manasını bilip de hayatın her alanında onu tam olarak tatbik etmemek hiçbir fayda vermez, İslam ve iman gerçekleşmez.
Maalesef zamanımızdaki durum böyledir. Lâ ilâhe illallah Muhammeden Rasûlullah kelimesi milyonlarca insanın dillerinde günde onlarca defa şuursuzca tekrarlanmaktadır.
Bundan daha şaşılacak olan bir durum ise; tağutların her yerde bu kelimenin telaffuz edilmesine izin vermeleri, hatta bizzat kendileri onu telaffuz etmeleri ve hatta minberler-den ve minarelerden o kelimeyi ilan etsinler diye imamlar ve müezzinlere maaşlar vermeleridir.
Acaba tağutlar niçin böyle yapmaktadırlar?
Oysa onlar çok iyi biliyorlar ki bu kelimenin gerçek manası kendilerine savaş ilan ediyor ve onları tekfir etmeye, onlara karşı savaşmaya yöneltiyor.
Bunun sebebi; tağutların bu kelimenin manası ve gerekleri bilinmeksizin, Allah-u Teâlâ'nın istediği şekilde onunla amel yapılmaksızın sadece dillerde tekrarlanmasından başka, insanlar nazarında bir şey ifade etmediğini çok iyi bilmeleridir.
Bunu ispat etmek ve meseleye daha açıklık getirmek için şöyle bir örnek verelim:
Bir kimse minbere veya minareye çıkıp şöyle dese:
"Şüphesiz ki ben, Allah-u Teâlâ ile birlikte veya O’ndan başka hüküm koyan, O’nun haramını helal yapan, helalini haram yapan ve Allah-u Teâlâ'nın indirdiğinden başkasıyla hükmeden kimseyi tekfir ediyor, reddediyor ve ondan uzak kalıyorum. Çünkü o kimse kendisini Allah-u Teâlâ'dan başka bir ilah ilan etmiştir. Her kim de ona yardım eder, o konuda ona itaat eder veya onu reddetmez, tekfir etmez, ondan uzak kalmaz ve onu yok etmek için gücünün yettiği nispette çaba göstermezse işte o kimse de onun gibi kâfir ol-muştur. İsterse Lâ ilâhe illallah’a şehadet et-sin, oruç tutsun, namaz kılsın, haccetsin ve Müslüman olduğunu iddia etsin..."
Acaba tağutlar bu insana, minarelerde veya minberlerde bu kelimeleri söylemesi için izin verirler mi?
379 viewsedited  10:33
باز کردن / نظر دهید
2021-10-25 07:33:11 inandırarak kendilerini derin bir sapıklığa düşürmek ve kandırmak istediğini haber vermiştir.
Allah-u Teâlâ başka bir ayette şöyle buyuruyor:
 “Tağuta ibadet etmekten kaçınıp (yalnız) Allah’a (ibadete) yönelenlere (dünyada ve ahirette) müjde vardır.”  (Zümer: 17)
 
Allah-u Teâlâ bu ayette cennetle müjdelediği kullarını bize tanıtıyor ve onların sıfatlarının tağuta kulluk etmekten kaçınıp ibadetleri her çeşidiyle halis olarak Allah-u Teâlâ'ya yapan, böylece Allah-u Teâlâ'nın rızası ve cennetiyle müjdelenen kimseler olduğunu bildiriyor.
Yine bu ayette Allah-u Teâlâ bize; Allah-u Teâlâ'nın rızasını ve cennetle müjdelenmeyi hak edenlerin, hayatlarında her çeşidi, şekli ve resmiyle tağuta ibadetten kaçınan ve ibadetlerini tek olan, ortağı olmayan Allah-u Teâlâ'ya ihlâslı bir şekilde yapan kimselerin olduğunu bildiriyor.
Aynı şekilde; Allah-u Teâlâ bu ayette bize, tağuta kulluktan kaçınmanın, Allah-u Teâlâ'nın rızasını elde etmeyi ve cennete girmeyi sağlayan sahih imanın şartlarından olduğunu açık bir şekilde bildiriyor.
Allah-u Teâlâ bir başka ayette bütün rasûllerin, insanlara getirmiş oldukları çağrının şu iki esas üzere olduğunu bildirmiştir: Her şekli, rengi ve çeşidiyle tağutlara ibadetten kaçınmak ve tek olan Allah-u Teâlâ'ya ibadet. Bütün rasûllerin davetinin temelini bu iki esas şekillendirmiştir.
 
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Andolsun ki her ümmete: “Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının” diye (söylemeleri için) bir rasul gönderdik…” (Nahl: 36)

 
Bu ayette bize açıklandığı üzere hiç istisnasız rasûllerin hepsi apaçık şekilde şunu bildirmişlerdir:
"Kul, ibadetlerini Allah-u Teâlâ'nın rasûllerinin hepsinin dilleriyle kanunlaştırdıkları şekilde yapmadığı, ibadeti ihlâslı bir şekilde sadece O’na has kılmadığı, bütün şekil ve çeşitleriyle, büyük ve küçük tağutlara ibadet-ten kaçınmadığı müddetçe Allah-u Teâlâ kulun ibadetini kabul etmez."
Tevhidin şartlarından temel şart olan tağutu inkârın gerekliliğini açıklayan bu açık ayetlerin açıklanmasından sonra; her şekil, renk ve çeşidiyle bu tağutun inkâr edilmesiyle ancak iman ve ibadetin geçerli olacağı ta-ğutun ne olduğunu bildirmemiz üzerimize gerekli oldu.

https://t.me/Salafyy
371 views04:33
باز کردن / نظر دهید
2021-10-25 07:33:11 İSLÂM
 
Meselemize öncelikle İslam’ın tarifiyle başlayalım:
İslam: Allah-u Teâlâ'nın emirlerine boyun eğip, O’nun birliğine ve ibadetinde tek olup hiç bir ortağı olmadığına teslimiyet göstermek, bir olan Allah-u Teâlâ'ya ibadeti, O’nun yüce kitabında ve rasûlunun sünnetinde bildirdiği her şeye iman ile birlikte yerine getirmek, bir olan Allah-u Teâlâ'nın rızasını elde etmek için o ikisinde bildirildiği şekliyle amel etmek, imanı bozacak ve sahibini "millet" den (İslam milletinden / dininden) çıkaracak her şeyden uzak durmaktır.
Buna göre İslam’ın genel manası şöyledir:
İslam: Allah-u Teâlâ'nın emirlerine boyun eğip kayıtsız şartsız itaat etmek, zahiren ve batinen bunlara teslim olmaktır.
 
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“(Ey Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.” (Ey Muhammed!) De ki: “Allah’a ve resulüne itaat edin!” Eğer (şirk ve küfürde kalıp itaatten) yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah kâfirleri sevmez (onları cezalandırır).” (A-li İmran: 31–32) 
 
Allah-u Teâlâ, kitabında razı olduğu İslam’ı bize şöyle açıklıyor: 
“Dine girme konusunda zorlama yoktur. Hak ile batıl (apaçık delillerle) belli olmuştur. Artık kim tağutu (kendisine ibadet edilmesine rıza gösterenleri) reddedip (gerçek manada) Allah’a iman ederse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuş olur. Muhakkak ki Allah, Semî' ve Alîm (her şeyi en ince teferruatıyla işiten ve bilen)'dir.” (Bakara: 256)

 
Ayette geçen: ( عُرْوَةِ الْوُثْقَىَ ) "Kopmak bilmeyen sağlam kulp" tan kasıt; "İslam"dır. Bu ise; Allah-u Teâlâ'nın emrettiği ve kendisinden razı olduğu İslam’dır.
Bu ayet bize şunu açıklamaktadır:
İnsanın "İslam" manasına gelen "sapasağlam kulp"a sarılabilmesi sadece iman ile gerçekleşmez. Hiç şüphe yok ki onun imanı; öncelikle her çeşidi ve rengiyle tağutu inkâr edip reddetmeyi de içine almalıdır. Şayet böyle yapmaz ve tağutu inkâr etmeksizin Allah-u Teâlâ'ya iman ederse, şüphesiz onun bu imanı kendisine fayda vermez ve Allah-u Teâlâ böyle bir imanı ondan kabul etmez.
Öyleyse bu ayeti kerimeye göre; tağutu inkâr etmeksizin, İslam ve imanın Allah-u Teâlâ'nın kabul ettiği şekilde olması mümkün değildir.
Zira Allah-u Teâlâ doğru ve geçerli olan İslam için şu iki şartı koşmuştur:
 
Birincisi: Tağutu inkâr etmek,
İkincisi: Allah-u Teâlâ'ya iman etmek.
Şayet bu şartlardan birisi eksik olursa, kabul gören doğru İslam ve imandan söz edilemez.
 
Öyleyse şimdi bu iki şartı açıklayalım:
 
Birinci Şart: Tağutu inkâr etmek.
Şunda hiçbir şüphe yoktur ki, tağutu tüm şekil ve renkleriyle bilmeyen kimse, onu inkâr ve tekfir edemez, böyle yaptığını iddia etse bile...
Zira onun bu iddiası bir şeyi inkâr ettiğini söyleyip de inkâr ettiği şey hakkında bir bilgisi olmayan kimsenin iddiasıdır. Oysa bu ayeti kerimede istenen inkâr, bu şekildeki bir inkâr değildir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak isterler. Oysa şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.” (Nisa: 60)

Allah-u Teâlâ bu ayeti kerimede Kur’an’a ve Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ’den önceki nebilere indirilenlere iman ettiklerini iddia eden, bununla birlikte tağuta muhakeme olmayı da isteyen bir topluluktan bahsediyor.
Allah-u Teâlâ bu kimselerin iman iddialarını reddetmiştir. Çünkü tağuta muhakemeyle birlikte kabul gören ve doğru olan bir iman gerçekleşemez. Üstelik aynı kalpte doğru iman ile tağuta muhakeme olmayı istemek bir arada bulunamaz. Şayet onlar, iddia ettikleri gibi gerçek manada iman etmiş olsalardı tağuta muhakeme olmayı istemezlerdi. Çünkü Allah-u Teâlâ ayette onlara:
 
"Onu reddetmekle emrolunmuşlardı"  buyurmuştur.
 
Yine Allah-u Teâlâ onlara:
"Oysa şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.” buyurarak şeytan aleyhil lanenin onları, tağuta muhakeme olma istekleriyle birlikte Allah-u Teâlâ'nın rasûlune indirdiğine iman iddialarının geçerli olacağına, bu din üzerinde kalacaklarına ve iman iddialarının Allah-u Teâlâ katında kabul göreceğine
304 views04:33
باز کردن / نظر دهید
2021-10-23 20:11:18 Gece okunan Kuran daha Sevaptır.

ينبغي لقارئ القرآن أن يعتني بقراءة الليل أكثر، قال تعالى:
"مِّنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أُمَّةٌ قَائِمَةٌ يَتْلُونَ آيَاتِ اللَّهِ آنَاءَ اللَّيْلِ وَهُمْ يَسْجُدُونَ"
وإنما رجحت صلاة الليل وقراءته؛ لكونها أجمع للقلب وأبعد عن الشاغلات والملهيات، والتصرف في الحاجات، وأصون عن الرياء وغيره من المُحبِطات.

#التبيان_في_آداب_حملة_القرآن

للإمام النووي رحمه الله


Kuran okuyan kişi, kuran-ı Kerimi, gece okumaya daha fazla önem vermelidir.

Yüce Allah ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur;

"Hepsi bir değildir: Ehl-i kitap’tan geceleri secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyup duran bir topluluk vardır."


Gece okunan kuran ve namazın tercih edilmesi, ( Daha fazla sevap görülmesi) kalben odaklanmada daha etkili olması, engelliyen ve meşgul eden şeylerden daha uzak olması, ihtiyacı giderme noktasında daha etki sağlaması, riya ve başarısızlığa sebep olan şeylerden daha fazla uzak olması nedeniyledir.

İmam el-Nevevi
434 views17:11
باز کردن / نظر دهید
2021-10-23 16:23:30
İbn Kayyim rahimehullah derki:

"Muhakkak ki Kur'ân'daki her ayet; Tevhidi içermekte, Tevhide delil olmakta ve Tevhide çağırmaktadır.

Çünkü Kur'ân, ya yüce Allâh'tan, O'nun isimlerinden, sıfatlarından ve fiillerinden haber verir. Bu ilmî haberî Tevhiddir.

Ya da Allah'tan başka ibadet edilen her şeyden soyutlanarak hiçbir ortağı olmayan sadece yüce Allah'a ibadete çağırır. Bu da iradî talebî Tevhiddir.

Veyahut ta emir ve nehiydir ve emrinde ve nehiyinde itaati zorunlu kılar. Bunlar ise Tevhidin hakikatleri ve en mükemmel noktalarıdır."

el-Camiu li-Esmâillâhi'l-Husnâ, 408
342 viewsedited  13:23
باز کردن / نظر دهید